İsviçre, çok güzel bir ülkedir ve ziyaret edilmeye değerdir.
- Switzerland is a very beautiful country and well worth visiting.
Ben, dün hiç zaman kaybetmeden teyzemi hastanede ziyaret ettim.
- I lost no time in visiting my aunt in the hospital yesterday.
Ziyaret eden yazarın onuruna bir parti düzenlendi.
- A party was held in honor of the visiting writer.
Büyük şehirleri ziyaret etmekten hoşlanmam.
- I don't like visiting big cities.
Yeni müze ziyaret etmeye değer.
- The new museum is worth visiting.
Fransa Başkanı, Okinawa'yı ziyaret etti.
- The President of France visited Okinawa.
Twitter'ın genel merkezini ziyaret etmedim.
- I haven't visited the headquarters of Twitter.
Ben, bir gün ülkenizi ziyaret etmek istiyorum.
- I'd like to visit your country someday.
Büyük şehirleri ziyaret etmekten hoşlanmam.
- I don't like visiting big cities.
Kız arkadaşımı ziyarete gitmek için bazen otobüse binerim.
- Sometimes I take a bus to visit my girlfriend.
Tom, Kuzey Kutbu'nda Santa Claus'u ziyarete gitmek istediğini söyledi.
- Tom said that he wanted to go visit Santa Claus at the North Pole.
Şirketimize ziyarette bulunmak için zaman ayırdığınız için size teşekkürler.
- Thank you for taking the time out to pay a visit to our company.
Los Angeles görmek istediğim şehirlerden birisidir.
- Los Angeles is one of the cities that I want to visit.
Bana sürekli bahsedip durduğu şu apartmanı gerçekten gidip görmek istiyorum.
- I'd so love to visit that apartment he always keeps telling me about.
Çin'e gittiğim en son zaman, Şangay'ı ziyaret ettim.
- The last time I went to China, I visited Shanghai.
Kore'yi ziyaret etmek istiyorum.
- I want to visit Korea.
Tom'un bir ziyaret için uğramak isteyip istemediğini göreceğiz.
- I'll see if Tom wants to come over for a visit.
Sami ziyaretçilerle sohbet etti.
- Sami chatted to the visitors.
Bir fincan kahve içerken onunla sohbet etti.
- He visited with her over a cup of coffee.
I'm just visiting for the day.
... I'm visiting here. ...
... Afghanistan visiting some troops there. ...