Ben çeşitli zorluklar gördüm.
- I have seen various difficulties.
Çeşitli Türk restoranlarında, şiş kebap ana yemektir.
- In various Turkish restaurants, shishkabob is the main food.
Acıya katlanmanın birçok yolu var.
- There are various ways of enduring the pain.
Japonya yurtdışından birçok önemli ham madde ithal eder.
- Japan imports various raw materials from abroad.
Bir dil ne kadar çok ülkede konuşulursa, yerli konuşanı gibi ses çıkarmak o kadar daha az önemlidir, çünkü o dilin konuşanları değişik lehçeler duymaya alışkındır.
- The more countries a language is spoken in, the less important it is to sound like a native speaker, since speakers of that language are accustomed to hearing various dialects.
Biz değişik başlıklarda konuştuk.
- We talked about various topics.
Her türlü zamanımız var.
- We have all kinds of time.
Her türlü insanla bağlantı kurar.
- He comes into contact with all kinds of people.
Her türlü grup etkinlikleri vardı.
- There were all sorts of group activities.
Her tür tabloyu severim.
- I like all sorts of paintings.
Tom her çeşit şeyi oldukça iyi yapabilir.
- Tom can do all sorts of things quite well.
Tokyo'da her çeşit millet yaşar.
- All sorts of people live in Tokyo.
Diplomatlara çeşitli ayrıcalıklar tanınır.
- Diplomats are allowed various privileges.
Ayrıca çeşitli konular hakkında konuşmakla çok fazla zaman kaybedeceğiz.
- Besides, we will lose too much time to talk about the various topics.