Hiçbir şey bir resimden daha canlı değildir.
- Nothing is more vivid than a picture.
O canlı bir izlenim bırakmıştı.
- He made a vivid impression.
Yazar cinayet davasını inandırıcı biçimde açıkladı.
- The author described the murder case vividly.
Tom'un etkili bir hayal gücü var.
- Tom has a vivid imagination.
New York'ta Ekim 1987 borsa krizi hâlâ etkili bir şekilde hatırlanmaktadır.
- The stock market crash of October 1987 in New York is still vividly remembered.