Mary'nin yoğun bir programı var.
- Mary has a hectic schedule.
İşte yoğun geçen birkaç günden sonra, Tom bir değişikliği iple çekiyor.
- After a hectic few days at work, Tom is looking forward to a change of pace.
Tom telaşlı bir hayat sürüyor.
- Tom leads a hectic life.
O telaşlı bir hayat sürüyor.
- He leads a hectic life.
O biraz heyecanlıydı.
- It was a little hectic.
Boston'daki o hafta oldukça heyecanlıydı.
- That week in Boston was pretty hectic.
Pazartesi günü çok hareketliydi.
- Monday was so hectic.
Bu şehir Manhattan kadar hareketlidir.
- This city is as hectic as Manhattan.
The city center is so hectic at 8 in the morning that I go to work an hour beforehand to avoid the crowds.