Çok kibar olsa bile ona kesinlikle güvenmiyorum. - Even if he's very nice, I don't really trust him.
Bunlar çok eski kitaplar.
- These are very old books.
Bu kravat sana çok iyi uyuyor.
- That tie suits you very well.
I am very against the legalisation of drugs - Uyuşturucuların yasalaşmasına tümüyle karşıyım.
We got very drunk. - Zilzurna sarhoş olduk.
You are the very definition of love - Sen aşkın ta kendisisin.
Yemek hakkında pek müşgülpesent değilim.
- I'm not very particular about food.
Tom'un pek çok arkadaşı yok.
- Tom doesn't have very many friends.
Bir dachshund uzun gövdesi ve kısa bacakları olan bir Alman köpeğidir.
- A dachshund is a dog from Germany with a very long body and short legs.
Köpeklere çok düşkündür.
- She is very fond of dogs.
He left his last job for very this reason - İşinde tam bu yüzden ayrıldı.
Tam sonuna kadar vazgeçme.
- Never give up till the very end.
Trafik çok yoğundu. Arabalar tampon tampona dizilmişti.
- The traffic was very heavy. The cars were lined up bumper to bumper.
Marcus had scratched a door; the very one I had just entered moments ago, with a pen that had run out of ink - Marcus birkaç dakika önce girmiş olduğum aynı kapıyı mürekkebi tükenmiş bir kalemle çizdi.
Avrupa'ya gitmek çok heyecan verici ama aynı zamanda korkutucu.
- Going to Europe is very exciting, but also scary.
Aynı hatayı tekrar yaptın.
- You have made the very same mistake again.
Those were his very last words - Bunlar onun en son sözleriydi.
Kritik anlarda en güçlülerin bile zayıflara ihtiyacı vardır.
- In critical moments even the very powerful have need of the weakest.
Makyajsızken bile çok hoş.
- Even without makeup, she's very cute.
This is the very proof of God's grace - Bu Tanrı'nın lütfunun kati kanıtıdır.
Seri katillerin çoğu, çocukluklarında şiddete maruz kalmışlardır, ama çocukluklarında şiddete maruz kalan çok az insan, sonradan seri katil olmuştur.
- Most serial killers have experienced brutal childhoods, but very few people who experienced brutal childhoods later become serial killers.
Leyla ve Sami çok korkunç bir katil çiftiydi.
- Layla and Sami were a very gruesome couple of killers.
O salt melodi bana gençliğimi hatırlattı.
- That very tune reminded me of my adolescence.
Laura elbiseleri hakkında çok özel.
- Laura is very particular about her clothes.
O özel durumun çok iyi şekilde üstesinden geldin.
- You handled that particular situation very well.
This is the very house where we stayed - Oturduğumuz gerçek (asıl) ev buydu.
Gerçekten çok mutluydum.
- I was really very happy.
Ben ırkçı değilim, ama ile başlayan her cümlenin gerçekten çok ırkçı olması muhtemeldir.
- Every sentence that starts with I'm not racist, but is likely to be very racist indeed.
Seni anlamak gerçekten çok zor.
- Understanding you is really very hard.
Tom gerçekten hissettiği şekli gizlemede çok iyi değildir.
- Tom isn't very good at concealing the way he really feels.
Durum çok korkunç oldu.
- The situation became very dire.
Kötü! Çok kötü! Korkunç!
- It's bad! Very bad! Horrible!
Biz pek çok konuşmadık.
- We didn't talk very much.
Söylediğin çok komikti.
- What you said was very funny.
O komedyen çok komik.
- That comedian is very funny.
Tom çok fazla değişmedi.
- Tom hasn't changed very much.
Mike hayvanları çok fazla severdi.
- Mike liked animals very much.
Bay Brown Japonca'yı çok iyi konuşur.
- Mr Brown speaks Japanese very well.
Tony, çok iyi tenis oynayabilir.
- Tony can play tennis very well.
Tom büyük bir olasılıkla geç kalacak.
- Tom is very likely to be late.
Son zamanlarda çok sık karşılaşmıyoruz.
- We don't meet very often recently.
Ben çok sık kayak yapmaya giderim.
- I go skiing very often.
Pekala, durumunuza anlayış göstereceğiz.
- Very well, we'll make allowance in your case.
Burada çok az mağaza var ve sinema da korkunç.
- There are very few shops and the cinema is awful.
Çok az sayıda İngilizce kitabım var.
- I have very few books in English.
Araştırmalar, temel barınma ve gıda ihtiyaçları karşılanır karşılanmaz, ilave zenginliğin mutluluğa çok az şey kattığını gösteriyor.
- Studies show that once the basic needs of shelter and food are met, additional wealth adds very little to happiness.
Şu anda yapabileceğimiz çok az şey var.
- There's very little we can do now.
Babamın arabası çok güzeldir.
- My father's car is very nice.
Singapore bu resimde çok güzel görünüyor.
- Singapore looks very nice in this picture.
Aynı hatayı tekrar yaptın.
- You have made the very same mistake again.
Ben sadece aynısını John'a söylüyordum.
- I was just saying the very same thing to John.
İyimserlik yalnızca bir bilgi eksikliğidir.
- Optimism is merely a lack of information.
Tüm dünya bir sahnedir, insanlar da yalnızca birer oyuncu. Sahneye girer, çıkarlar ve zamanları boyunca yedi dönemden oluşan birçok oyun sergilerler.
- All the world is a stage, and all the men and women merely players. They have their exits and their entrances, and one man in his time plays many parts, his acts being seven ages.
Tehlikenin gayet farkındayım.
- I'm very much aware of the danger.
İyimserlik yalnızca bir bilgi eksikliğidir.
- Optimism is merely a lack of information.
Tüm dünya bir sahnedir, insanlar da yalnızca birer oyuncu. Sahneye girer, çıkarlar ve zamanları boyunca yedi dönemden oluşan birçok oyun sergilerler.
- All the world is a stage, and all the men and women merely players. They have their exits and their entrances, and one man in his time plays many parts, his acts being seven ages.
Onu bulmam sadece bir şanstı.
- It was a mere chance that I found it.
Bir yılanı sadece düşünmek beni titretiyor.
- The mere thought of a snake makes me shiver.
Bu çok, çok güzel kokuyor.
- This smells very, very good.
Akşam yemeği çok güzeldi.
- The dinner was very good.
Kim olduğunu çok iyi biliyorum.
- I know very well who you are.
İşinizde çok iyi olduğunuzu görüyorum.
- I see you're doing very well in your business.
O çok iyi bir öğretmendir.
- She's a very good teacher.
Ekmeğin üzerindeki tereyağı çok iyi.
- The butter on the bread is very good.
Beni doğum günü partisine davet etmesi çok kibarcaydı.
- He was very kind to invite me to his birthday party.
O, bize karşı çok kibar.
- She is very kind to us.
Geçen gece beni akşam yemeğine götürdüğün için çok çok teşekkürler.
- Thanks very much for having me to dinner the other night.
Bir yılanı sadece düşünmek beni titretiyor.
- The mere thought of a snake makes me shiver.
Bir köpeğin sadece bakışı onu korkuttu.
- The mere sight of a dog made her afraid.
Bizler tanrılar değiliz, ancak katıksız insanlarız.
- We're not gods, but mere men.
Tam sonuna kadar vazgeçme.
- Never give up till the very end.
Tam aradığın şeyi buldum.
- I found the very thing you had been looking for.
Jane büyük ihtimalle gelecek.
- Jane is very likely to come.
Tom Mary'nin adres defterini nerede sakladığını büyük ihtimalle bilmiyor.
- Tom isn't very likely to know where Mary keeps her address book.
O konuda büyük olasılıkla yanılıyorsun.
- You're very likely wrong about that.
Büyük olasılıkla o geç kalacak.
- It's very likely that he'll be late.
Onlar çok küçük giysi giyiyorlar.
- They wear very little clothing.
Sana çok, çok teşekkürler!
- Thank you very, very much!
Klavsenin sesini çok severim.
- I like the sound of harpsichord very much.
You’re very tall.
That's the very tool that I need.
The very thought of defining this word is off-putting.
The very blood and bone of our grammar.
He tried his very best.
Tom is a mighty important figure in our town.
- Tom is a very important person in our town.
I was awfully confused by his question.
- I was very confused by his questions.
Flares exploded, Very lights went up, even tracer, and as Jim raced the Fiat down the track he had the impression of leaving a military tattoo at its climax.
It might very well rain this afternoon.
B: Very well. Let's go tomorrow then.
He knew very well how difficult it would be.
That was a bally foolish thing to do, old chap!.
What's so damned important about a football game?.
I had a positively wonderful time.
You are truly silly.
Aunt Bessy's Easter ham is always lip-smacking good.
You rang me last night but it was bear late and I didn't answer.
That's a gert big sandwich.
I'm way tired.
We do not have all that much time to finish.
Aunt Bessy's Easter ham is always lip-smackingly good.
After a day in the hot sun, he needed a shower in the worst way.
His concert was great.
- His concert was very good.
The university disciplined Mark Zuckerberg for hacking its database.
- Üniversite, Mark Zuckerberg'ı veritabanını hacklediği için disipline verdi.
The data hasn't been compiled yet.
- Veri henüz derlenmiş değil.
The statistical data presented in her paper is of great use for us in estimating the frequency of the movement.
- Onun raporunda sunulan istatistiki veriler hareketin sıklığını tahmin etmede bizim için çok faydalı.
Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.
- Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.
See the example given above.
- Yukarıda verilen örneğe bak.
... LARRY PAGE: It's a very, very complex an ...
... That's what search engines are for, and this, very ...