Paniğe yol açmak istemiyoruz.
- We don't want to cause a panic.
Paniğe yol açmak istemiyorum.
- I don't want to cause a panic.
Onun başarısızlığının ana nedeni tembelliktir.
- The primary cause of his failure is laziness.
Bütün boşanmalarının temel nedeni evliliktir.
- Marriage is the main cause of all divorces.
Durgunluk birçok işletmenin kapanmasına neden oldu.
- The recession caused many businesses to close.
Tom başıma fazladan iş çıkarıyor.
- Tom causes me a lot of extra work.
Burada iyi bir amaç için buradayız.
- We're here for a good cause.
Tom bize daha fazla soruna neden olmak istemedi.
- Tom didn't want to cause us any more trouble.
Dikkatsiz araba sürme kazalara neden olmaktadır.
- Careless driving causes accidents.
O okulda iyi davranıyor ama evde sorunlara neden oluyor.
- He behaves well in school but at home he causes problems.
Bir trafik kazası, bize bir sürü soruna neden oldu.
- A traffic accident caused us a lot of trouble.
O, davaya hiçbir katkıda bulunmadı.
- He contributed nothing to the cause.
Yakında hareket artmıyordu. Birçok kişinin cesareti kırıldı ve davadan ayrıldı.
- Soon the movement was no longer growing. Many people became discouraged and left the cause.
Bir boşanma duyduğumuzda biz bunun o iki kişinin temel ilkeler üzerinde anlaşmaya varma yetersizliğinden kaynaklandığını varsayıyoruz.
- When we hear of a divorce we assume that it was caused by the inability of those two people to agree upon fundamentals.
Dirty drinking water can cause sickness.
- Verunreinigtes Trinkwasser kann Krankheiten verursachen.
Tiny particles in the air can cause cancer.
- Kleine Partikel in der Luft können Krebs verursachen.