veranlassung

listen to the pronunciation of veranlassung
Немецкий Язык - Турецкий язык
[die] neden, sebep; güdü, saik; vesile
Английский Язык - Турецкий язык

Определение veranlassung в Английский Язык Турецкий язык словарь

action
{i} eylem

Şimdiye kadar, eyleminiz tamamen sebepsiz görünmektedir. - So far, your action seems completely groundless.

Meksika ordusu eylem tehdidinde bulundu. - The Mexican army threatened action.

action
{i} etki

Hükümetin etkinlikleri dünya çapında kınandı. - The government's actions were condemned worldwide.

Yoksulluk tesadüf değildir. Kölelik ve apartheid gibi insan ürünüdür ve insan etkinlikleriyle ortadan kaldırılabilir. - Poverty is not an accident. Like slavery and apartheid, it is man-made and can be removed by the actions of human beings.

action
{i} çarpışma
action
is
action
inandırıcı
action
(Avcılık) mekanizma
action
(Muzik) tel yüksekliği
action
savaş

Tom, savaş sırasındaki eylemleri için pişmanlık duymaya başladı. - Tom began to experience remorse for his actions during the war.

Ordu savaş sırasında bir dizi görkemli eylemlerde yer aldı. - The army was involved in a number of brilliant actions during the battle.

action
askeri harekât
action
hareket biçimi
action
davranış

Onun davranışları beni rahatsız ediyor. - Her actions disturb me.

Davranışlarımı açıklamak benim için zor. - It's hard for me to explain my actions.

action
hareket

Mario'nun Pub'ı hareketin olduğu yerdir. - Mario's Pub is where the action is.

Hareketleri ile sözleri tutarsız. - Her actions are inconsistent with her words.

action
kuvvet
action
{i} dava

Onun açtığı davalar çok ilgisiz ve o savunmasız bırakıldı. - The actions she took were too careless, and she was left defenseless.

action
{i} çalışma
action
{i} olayların gelişimi
action
{i} amel
action
işlem

Resmi bir işlem yapılmadı. - No formal action was taken.

Başka bir işlem yapılmayacaktır. - No further action will be taken.

action
(Avrupa Birliği) eylem;dava; davranış;tutum