Ondan gelen mektubu öfkeyle yırttı.
- He angrily tore up the letter from her.
O, öfkeyle kapıyı çarptı.
- He angrily slammed the door.
O, Şu anda bakıyorsun. Sen röntgenliyorsun Tom dedi kızgınlıkla.
- Just now, you were looking. You Peeping Tom,she said angrily.
Kızgınlıkla Hey, suyumu kirlettiniz! diye bağırdı.
- He shouted angrily, Hey! You contaminated my water!
Mary kızgın bir şekilde ayağını yere vurdu.
- Mary stomped her foot angrily.
O, kızgın bir şekilde ona baktı.
- He looked at her angrily.
Tom biraz hoşnutsuzdu.
- Tom was a little disgruntled.
Tom hoşnutsuz görünüyor.
- Tom looks disgruntled.