Bu kitabın hem sert hem de yumuşak kapak sürümleri mevcuttur.
- The book is available in both hard and soft-cover versions.
Bu sözlük en son sürüm değil.
- This dictionary isn't the most recent version.
I am very happy to see you.
- I am very glad to see you.
I am very happy to see you.
- I'm very happy to see you.
Our negotiations to lower export taxes suffered a big setback.
- İhracaat vergilerini düşürme müzakerelerimiz büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı..
The export of arms was not allowed.
- Silah ihracatına izin verilmedi.
I voted for the bond issue.
- Tahvil ihracı lehinde oy verdim.
I give you five minutes to resolve this issue.
- Sana bu problemi çözmen için beş dakika veriyorum.
Give me something to do.
- Bana yapacak bir şey ver.
I think I'm gonna sneeze. Give me a tissue.
- Sanırım hapşıracağım... Bana bir mendil ver.
Food and blankets were given to the refugees.
- Yiyecekler ve battaniyeler mültecilere verildi.
We tried to figure out the problem our professor had given us, but it seemed confusing.
- Profesörün bize verdiği problemi çözmeye çalıştık fakat karışık görünüyordu.
I cannot render a judgment on that.
- Bu konuda bir karar veremiyorum.
Any man who can drive safely while kissing a pretty lady is simply not giving the kiss the attention it deserves.
- Güzel bir bayanı öperken güvenle araba sürebilen bir sürücü sadece öpücüğe hakettiği ilgiyi vermiyordur.
Recently, they have not been giving her her paycheck on time.
- Son zamanlarda, ona maaş çekini zamanında vermiyorlar.
I took one, and gave the other apples to my little sister.
- Birini ben aldım, diğer elmaları ise küçük kız kardeşime verdim.
My uncle gave him a present.
- Amcam ona bir hediye verdi.
Lincoln granted liberty to slaves.
- Lincoln kölelere özgürlük verdi.
He'll be granted American citizenship.
- Ona Amerikan vatandaşlığı verilecek.
The manager bestowed a trophy on him.
- Müdür ona bir kupa verdi.
That's a real strongman, bestow upon him a goblet of wine!
- Gerçek güçlü bir adam, ona bir kadeh şarap ver!
He'll be granted American citizenship.
- Ona Amerikan vatandaşlığı verilecek.
We were granted the privilege of fishing in this bay.
- Bize bu koyda özel balık tutma izni verildi.
The people crowded round the injured man, but they made way for the doctor when he reached the scene of the accident.
- İnsanlar yaralı adamın etrafına toplandılar fakat doktor olay yerine yaklaştığında ona yol verdiler.
She did not decide to be a singer until she reached the age of twenty.
- O yirmi yaşına ulaşıncaya kadar bir şarkıcı olmaya karar vermedi.
That sounds reassuring.
- O güven verici görünüyor.
That was very reassuring.
- O çok güven vericiydi.
You are not allowed to violate the rules.
- Size kuralları ihlal etmek için izin verilmez.
Allow me to introduce Mayuko to you.
- Mayuko'yu sana tanıtmama izin ver.
Mary terminated our friendship.
- Mary dostluğumuza son verdi.
If we place an order for more than 20 units, would you reduce the price?
- 20 kişiden fazla sipariş verirsek, fiyatta indirim yapıyor musunuz?