Tom has all but given up.
- Tom neredeyse vazgeçti.
I've given up smoking.
- Sigara içmekten vazgeçtim.
I gave up smoking a year ago.
- Ben bir yıl önce sigara içmekten vazgeçtim.
They gave up their plan to climb Mt. Fuji.
- Fuji Dağına tırmanma planlarından vazgeçtiler.
It seems unlikely that any society could completely dispense with myths.
- Herhangi bir toplumun efsanelerinden tamamen vazgeçebilmesi olası görünmüyor.
I cannot dispense with this dictionary.
- Bu sözlükten vazgeçemem.
The king was forced to abdicate.
- Kral tahttan vazgeçmeye zorlandı.
The Japanese people have renounced war.
- Japon halkı savaştan vazgeçti.
I can't believe he renounced his U.S. citizenship.
- Ben onun ABD vatandaşlığından vazgeçtiğine inanamıyorum.
Jefferson was not ready to give up his plan.
- Jefferson planından vazgeçmeye hazır değildi.
I tried to persuade Sam to give up his plan, only to fail.
- Sam'i sadece başarısız olacak planından vazgeçmesi için ikna etmeye çalıştım,
Tom had to forgo his morning swim, on account of it being too cold.
- Tom çok soğuk olduğu için sabah yüzmesinden vazgeçmek zorunda kaldı.