I had to give up my plan.
- Planımdan vazgeçmek zorunda kaldım.
Tom never wanted to give up, but he had no choice.
- Tom asla vazgeçmek istemedi fakat seçeneği yoktu.
Tom isn't about to back down now.
- Tom şimdi vazgeçmek üzere değil.
Tom had to forgo his morning swim, on account of it being too cold.
- Tom çok soğuk olduğu için sabah yüzmesinden vazgeçmek zorunda kaldı.
Tom has no choice but to quit.
- Tom'un vazgeçmekten başka seçeneği yok.
I hate myself for not having the will power to quit eating junk food.
- Ivır zıvır yiyecek yemekten vazgeçmek için irade gücüne sahip olmadığım için kendimden nefret ediyorum.
Tom isn't about to back down now.
- Tom şimdi vazgeçmek üzere değil.
There was no other choice but to abandon the entire project.
- Tüm projeden vazgeçmekten başka seçenek yoktu.
We had to abandon our plan.
- Biz planımızdan vazgeçmek zorundaydık.
Giving up isn't the answer.
- Vazgeçmek cevap değildir.
Tom felt like giving up.
- Tom'un canı vazgeçmek istedi.
Today's paper reports that the premier has given up the idea of visiting America.
- Bügünkü gazete Başbakanın Amerikayı ziyaret etme fikrinden vazgeçtiğini bildiriyor.
Tom has all but given up.
- Tom neredeyse vazgeçti.
I gave up smoking for health.
- Ben sağlık için sigara içmekten vazgeçtim.
They gave up their plan to climb Mt. Fuji.
- Fuji Dağına tırmanma planlarından vazgeçtiler.
I cannot dispense with this dictionary.
- Bu sözlükten vazgeçemem.
It seems unlikely that any society could completely dispense with myths.
- Herhangi bir toplumun efsanelerinden tamamen vazgeçebilmesi olası görünmüyor.
The king was forced to abdicate.
- Kral tahttan vazgeçmeye zorlandı.
The Japanese people have renounced war.
- Japon halkı savaştan vazgeçti.
He renounced the ownership of the land.
- Arazinin mülkiyetinden vazgeçti.
Jefferson was not ready to give up his plan.
- Jefferson planından vazgeçmeye hazır değildi.
Never give up till the very end.
- Tam sonuna kadar vazgeçme.
Tom had to forgo his morning swim, on account of it being too cold.
- Tom çok soğuk olduğu için sabah yüzmesinden vazgeçmek zorunda kaldı.
The ruling class will not surrender its power.
- Egemen sınıf yetkilerinden vazgeçmez.
Never give up. Never surrender.
- Hiç vazgeçme. Asla teslim olma.