Tom has all but given up.
- Tom neredeyse vazgeçti.
Since the accident, Tom has given up hope of becoming a professional dancer.
- Tom, kazadan beri profesyonel bir dansçı olma umudundan vazgeçti.
I tried to do my homework, but I didn't really know how to do it, so I gave up.
- Ev ödevimi yapmaya çalıştım, fakat nasıl yapacağımı gerçekten bilmiyordum, bu yüzden vazgeçtim.
I gave up smoking for health.
- Ben sağlık için sigara içmekten vazgeçtim.
I cannot dispense with this dictionary.
- Bu sözlükten vazgeçemem.
It seems unlikely that any society could completely dispense with myths.
- Herhangi bir toplumun efsanelerinden tamamen vazgeçebilmesi olası görünmüyor.
The king was forced to abdicate.
- Kral tahttan vazgeçmeye zorlandı.
The Japanese people have renounced war.
- Japon halkı savaştan vazgeçti.
He renounced smoking and drinking.
- O, sigara ve içki içmekten vazgeçti.
I tried to persuade Sam to give up his plan, only to fail.
- Sam'i sadece başarısız olacak planından vazgeçmesi için ikna etmeye çalıştım,
I won't give up, no matter what you say.
- Ne söylersen söyle vazgeçmeyeceğim.
Tom had to forgo his morning swim, on account of it being too cold.
- Tom çok soğuk olduğu için sabah yüzmesinden vazgeçmek zorunda kaldı.