I've given up eating meat.
- Et yemekten vazgeçtim.
Since the accident, Tom has given up hope of becoming a professional dancer.
- Tom, kazadan beri profesyonel bir dansçı olma umudundan vazgeçti.
I gave up the idea of seeing the sights of the city because of the bad weather.
- Kötü havadan dolayı şehrin görülmeye değer yerlerini görme fikrinden vazgeçtim.
I tried to do my homework, but I didn't really know how to do it, so I gave up.
- Ev ödevimi yapmaya çalıştım, fakat nasıl yapacağımı gerçekten bilmiyordum, bu yüzden vazgeçtim.
I cannot dispense with this dictionary.
- Bu sözlükten vazgeçemem.
We cannot dispense with the rainforests.
- Biz yağmur ormanlarından vazgeçemeyiz.
The king was forced to abdicate.
- Kral tahttan vazgeçmeye zorlandı.
He renounced smoking and drinking.
- O, sigara ve içki içmekten vazgeçti.
He renounced the ownership of the land.
- Arazinin mülkiyetinden vazgeçti.
I won't give up, no matter what you say.
- Ne söylersen söyle vazgeçmeyeceğim.
Jefferson was not ready to give up his plan.
- Jefferson planından vazgeçmeye hazır değildi.
Tom had to forgo his morning swim, on account of it being too cold.
- Tom çok soğuk olduğu için sabah yüzmesinden vazgeçmek zorunda kaldı.