varsayalım

listen to the pronunciation of varsayalım
Турецкий язык - Английский Язык
supposing
present participle of suppose
conj. if, assuming that
varsay
suppose

Suppose there was a worldwide oil shortage in ten years' time. What would happen to the industrialised countries? - On yıl sonra dünya çapında bir petrol sıkıntısı olduğunu varsayalım. Sanayileşmiş ülkelere ne olurdu?

He supposes that you will book seats. - Koltukları ayıracağını varsayıyor.

varsay
{f} pretended
varsay
presuppose
varsay
pretend
varsay
{f} supposed

This figure is supposed to represent Marilyn Monroe, but I don't think it does her justice. - Bu figürün Marilyn Monroe'yu temsil ettiği varsayılır, ama onun adaletini temsil ettiğini sanmıyorum.

varsay
assume

Tom assumed that Mary would pay her bills on time. - Tom Mary'nin faturalarını zamanında ödeyeceğini varsaydı.

You should assume that we won't have enough money to buy everything we want. - İstediğimiz her şeyi satın almak için yeterli paramız olmadığını varsaymalısın.

varsayalım
Избранное