He looks wealthy, but actually he's not.
- O varlıklı görünüyor fakat aslında değil.
He is wealthy in appearance but not in reality.
- O görünüşte varlıklı fakat gerçekte değildir.
This financial audit also includes an evaluation of the company's assets.
- Bu mali denetim, aynı zamanda şirketin varlıklarının bir değerlendirmesini içerir.
Our employees are our most valuable assets.
- Çalışanlarımız bizim en değerli varlıklarımızdır.
Most creatures in the sea are affected by pollution.
- Denizdeki varlıkların çoğu kirlilikten etkilendi.
Why are women such bothersome creatures?
- Kadınlar niçin böyle can sıkıcı varlıklardır.
She lives on another plane of existence.
- O, başka bir varlık düzleminde yaşıyor.
Senin varlığın benim yaşama sevincim - Your presence in my life is a source of joy.
He wrote the article Exobiological Presence in Alpha Centauri.
- O Alfa Centauri'deki egzobiyolojik varlık makalesini yazdı.
Sami left all of his possessions behind.
- Sami bütün varlıklarını geride bıraktı.
Layla's life as a wealthy lady was a mirage.
- Varlıklı bir bayan olarak Leyla'nın yaşamı bir seraptı.
Humans are conscious beings.
- İnsanlar bilinçli varlıklardır.
Man is a social being.
- İnsan sosyal bir varlıktır.
Sami left all of his possessions behind.
- Sami bütün varlıklarını geride bıraktı.