Suppose your father saw us together, what would he say?
- Varsay ki baban bizi birlikte gördü ne dersin?
He supposes that you will book seats.
- Koltukları ayıracağını varsayıyor.
This figure is supposed to represent Marilyn Monroe, but I don't think it does her justice.
- Bu figürün Marilyn Monroe'yu temsil ettiği varsayılır, ama onun adaletini temsil ettiğini sanmıyorum.
You should assume that we won't have enough money to buy everything we want.
- İstediğimiz her şeyi satın almak için yeterli paramız olmadığını varsaymalısın.
Tom assumed that Mary would pay her bills on time.
- Tom Mary'nin faturalarını zamanında ödeyeceğini varsaydı.