vaktiyle

listen to the pronunciation of vaktiyle
Турецкий язык - Английский Язык
ere now
in days of yore
formerly
erstwhile
before time
one time

Tom is married to Mary now, but at one time he was married to Alice. - Tom şimdi Mary ile evli ama o vaktiyle Alice ile evliydi.

formerly of
whilom
vakit
time

I had a good time last evening. - Dün akşam iyi bir vakit geçirdim.

He will be in London at this time tomorrow. - O, yarın bu vakitte Londra'da olacak.

vakit
{i} hour

I put in an hour of jogging before I go to school. - Ben okula gitmeden önce bir saatlik koşuya vakit ayırdım.

vakit
appointed time
vakit
season
vakit
when

I spent a lot of time here when I was a kid. - Ben bir çocukken burada çok vakit harcadım.

When I was little, I spent a lot of time in the country with my grandparents. - Küçükken büyükanne ve büyükbabalarımla taşrada çok vakit geçirdim.

vakit
when: Refia geldiği vakit when Refia comes/when Refia came
vakit
the right time, the time (for doing something)
vakit
time; the right time; appointed time; time, season
vakit
father time
vakit
while

We haven't really spent time with each other for a while. - Bir süredir gerçekten birbirimizle vakit geçirmedik.

She killed time reading a magazine while she waited. - Beklerken, dergi okuyarak vakit geçirdi.

vakit
juncture
Турецкий язык - Турецкий язык
Oldukça eski bir zamanda
Zamanında, uygun zamanda
vaktizamanında
Vakit
(Osmanlı Dönemi) İF
Vakit
if
vakit
Zaman anlatan kelimelere belirtilen durumunda gelince "iken" anlamını verir
vakit
Bir işe ayrılmış veya bir iş için alışılmış saatler
vakit
Zaman

Buna nasıl zaman ayırıyor bilmiyorum. - Nasıl vakit buluyor bilmiyorum.

Bu aralar IT sertifikasyonlarına çalışmak için epey zaman harcıyorum. - Şu sıralar BT sertifikasyonlarına çalışmaya çok vakit harcıyorum.

vakit
Ahmet Emin Yalman ve Mehmet Asım Us'un 1917 yılında kurduğu gazete
vakit
Zaman: "Mevsim mütehayyil, vakit akşamdı Bebek'te."- Y. K. Beyatlı
vakit
Çağ
vakit
Tespit edilmiş olan zaman: "Kâhya - vakit gayri Süleyman, haber saldık gelecekler, pamuklar da kıvamına geldi - demişti."- S. Kocagöz
vakit
Zaman anlatan kelimelere belirtilen durumunda gelince "iken" anlamını verir. "Ettiği, edeceği" anlamındaki söyleyişlerden sonra getirilerek zaman zarfları yapılır. İmkân, fırsat
vakit
İmkân, fırsat
vakit
Tespit edilmiş olan zaman
vakit
Geçim, para bakımından imkân
vakit
"Ettiği, edeceği" anlamındaki söyleyişlerden sonra getirilerek zaman zarfları yapılır
vaktiyle
Избранное