The boy is full of promise.
- Çocuk parlak bir gelecek vâât ediyor.
Lo, the promised snow!
- İşte, vaat edilen kar!
Tom has pledged to do that.
- Tom onu yapmayı vaat etti.
I can't promise a reply, but you can send mail to me.
- Sana bir cevap vâât edemem ama bana posta gönderebilirsin.
Lo, the promised snow!
- İşte, vaat edilen kar!