I'd like to extend my stay through Sunday.
- Kalışımı Pazar gününe kadar uzatmak istiyorum.
Better to extend an olive branch than launch a missile.
- Bir zeytin dalı uzatmak bir füze fırlatmaktan daha iyi.
I want to stretch my legs.
- Ben bacaklarımı uzatmak istiyorum.
Tom has been growing a beard all summer.
- Tom, bütün yaz sakal uzatmaktadır.
Growing this thick mustache has taken me quite a while.
- Bu kalın bıyığı uzatmak uzun zamanımı aldı.
I want to extend my stay here for a few more days.
- Buradaki kalışımı birkaç gün daha uzatmak istiyorum.
Better to extend an olive branch than launch a missile.
- Bir zeytin dalı uzatmak bir füze fırlatmaktan daha iyi.
All you have to do is to hand this book to him.
- Yapman gereken tek şey bu kitabı ona uzatmak.
I intended to hand the paper to him, but I forgot to.
- Raporu ona uzatmak istedim ama unuttum.
That extension cord looks dangerous to me. You see where it's frayed there?
- Bu uzatma kablosu bana tehlikeli gibi görüyor. Nereden yıprandığını görüyor musun?
An extension is currently under construction.
- Bir uzatma şu an yapım aşamasında.
I wouldn't mind stretching my legs a little.
- Bacaklarımı biraz uzatmamın benim için bir sakıncası yok.
I want to stretch my legs.
- Ben bacaklarımı uzatmak istiyorum.
Better to extend an olive branch than launch a missile.
- Bir zeytin dalı uzatmak bir füze fırlatmaktan daha iyi.
Tom hopes to extend his stay in Boston.
- Tom Bostonda kalışını uzatmayı umuyor.
I wouldn't mind stretching my legs a little.
- Bacaklarımı biraz uzatmamın benim için bir sakıncası yok.
Where is the extansion cable?.
Skirts last year reached just below the knees.
- Geçen yıl etekler tam dizlerin altına uzandı.
He reached out for the book.
- O, kitabı almak için uzandı.
Gooseberries are fruits that are effective at extending life.
- Bektaşi üzümü hayatı uzatmada etkili meyvelerdir.
Tom wanted to check the applicant's character reference before extending an offer.
- Tom teklifi uzatmadan önce başvuranın karakter referansını kontrol etmek istedi.