Mary had been waiting till her child fell asleep.
- Mary çocuğu uyuyana kadar bekliyordu.
I had to wait until Tom was asleep.
- Tom uyuyana kadar beklemem gerekti.
The baby sleeping in the baby carriage is as cute as an angel.
- Bebek arabasında uyuyan bebek, bir melek kadar sevimli.
I saw a sleeping dog.
- Uyuyan bir köpek gördüm.
At the end of the sleep the dormant awakes.
- Uykunun sonunda uyuyan uyanır.
Mount Kilimanjaro is a dormant volcano located in Tanzania.
- Kilimanjaro, Tanzanya'da bulunan ve uyuyan bir yanardağdır.
That baby will have slept five hours by noon.
- O bebek öğleye kadar beş saat uyumuş olacak.
I only slept for three hours.
- Ben sadece üç saat uyudum.
Robin looks very cute when he's sleeping.
- Robin uyurken çok sevimli görünüyor.
You shouldn't sleep with a coal stove on because it releases a very toxic gas called carbon monoxide. Sleeping with a coal stove running may result in death.
- Kömür sobasıyla uyumamalısınız. Çünkü karbonmonoksit olarak adlandırılan çok zehirli bir gaz içerir. Kömür sobasıyla uyumak ölümle sonuçlanabilir.
I usually have a kip on Sundays.
- Pazar günleri genellikle uyurum.
My mother has a kip every afternoon.
- Annem her öğleden sonra uyur.
Robin looks very cute when he's sleeping.
- Robin uyurken çok sevimli görünüyor.
Once upon a time, there was a man and his wife. They had no house. They were living in the fields and sleeping at the foot of a tree.
- Vaktiyle bir adam ve karısı vardı. İçinde oturacak evleri yoktu. Tarlalarda yaşıyorlardı ve bir ağacın dibinde uyuyorlardı.
I have to get to sleep! I've got classes tomorrow.
- Uyumalıyım! Yarın derslerim var.
It was too muggy for me to get to sleep last night.
- Dün gece hava uyuyamayacağım kadar çok nemliydi.