Something's out of whack here.
- Burada bir şey uyumsuz.
She sings out of tune.
- O uyumsuz şarkı söylüyor.
The piano in Tom's house is out of tune.
- Tom'un evinin içindeki piyano uyumsuz.
Contemporary classical music is often very dissonant.
- Çağdaş klasik müzik genellikle çok uyumsuzdur.
I would like to get a feel for your rapport with the customer.
- Müşteri ile olan uyumunuz hakkında bir fikir edinmek istiyorum.
According to custom, the bride should be compliant.
- Geleneğe göre, gelin uyumlu olmalıdır.
His speech did not accord with his feelings.
- Onun konuşması duygularıyla uyum sağlamadı.
They worked in perfect harmony with each other.
- Birbirleriyle mükemmel bir uyum içinde çalıştılar.
We must learn to live in harmony with nature.
- Doğayla uyum içinde yaşamayı öğrenmeliyiz.
Tom is the chief compliance officer.
- Tom baş uyum görevlisi.
There was an adjustment period.
- Bir uyum dönemi vardı.
She made a quick adjustment to her new job.
- Yeni işine hızlı bir şekilde uyum sağladı.
The flutes and violins are playing in unison.
- Flütler ve kemanlar uyum içinde çalıyorlar.
The woodwinds are playing in unison.
- Tahta nefesli çalgılar uyum içinde çalıyorlar.
I've been back for a week, but I'm still suffering from jet lag.
- Bir hafta önce döndüm ama hala jet uyumsuzluğundan çekiyorum.
I feel exhausted because of jet lag.
- Jet uyumsuzluğundan bitkin hissediyorum.
She danced in tune with my piano-playing.
- O benim piyano çalmamla uyum içinde dans etti.
She sings out of tune.
- O uyumsuz şarkı söylüyor.
The music is in balance with the structure of the movie.
- Müzik, filmin yapısıyla uyum içinde.