Tom couldn't help falling asleep.
- Tom uyumaktan kendini alamadı.
Louisa sat in the car crying, until her foot fell asleep. She shook her foot violently, afraid the numbness would turn to frostbite.
I can't take it anymore! I haven't slept for three days!
- Artık daha fazla dayanamıyorum! Üç gündür uyumadım!
I only slept for three hours.
- Ben sadece üç saat uyudum.
We must sleep at least seven hours a day.
- Günde en az yedi saat uyumak zorundayız.
Robin looks very cute when he's sleeping.
- Robin uyurken çok sevimli görünüyor.
I want to have a kip.
- Ben uyumak istiyorum.
My mother has a kip every afternoon.
- Annem her öğleden sonra uyur.
He's sleeping like a baby.
- Bir bebek gibi uyuyor.
You shouldn't sleep with a coal stove on because it releases a very toxic gas called carbon monoxide. Sleeping with a coal stove running may result in death.
- Kömür sobasıyla uyumamalısınız. Çünkü karbonmonoksit olarak adlandırılan çok zehirli bir gaz içerir. Kömür sobasıyla uyumak ölümle sonuçlanabilir.
It was too muggy for me to get to sleep last night.
- Dün gece hava uyuyamayacağım kadar çok nemliydi.
Tom couldn't get to sleep last night.
- Tom dün gece uyuyamadı.