Conformity is the jailer of freedom and the enemy of growth.
- Uygunluk özgürlüğün gardiyanı ve büyümenin düşmanıdır.
Some people prefer conformity, while others seek novelty.
- Diğerleri yenilik ararken, bazı insanlar uygunluk tercih eder.
You can apply for a physical fitness test regardless of your age.
- Sen yaşına bakılmaksızın bir fiziksel uygunluk testi için başvuruda bulunabilirsin.
Properly used, certain poisons will prove beneficial.
- Uygun şekilde kullanılırsa, belirli zehirler yararlı olacaktır.
Tom is the proper boy for the job.
- Tom iş için uygun çocuktur.
This book is suitable for general readers.
- Bu kitap, genel okuyucular için uygundur.
This room is not suitable for sleeping.
- Bu oda uyumak için uygun değil.
Your experience is favorable for your professional way of success.
- Deneyiminiz profesyonel başarı yolunuz için uygundur.
The weather seemed favorable for the test flight.
- Hava test uçuşu için uygun görünüyordu.
A nervous person will not be fit for this job.
- Sinirli bir kişi bu iş için uygun olmaz.
Tom is fitted to become a businessman.
- Tom bir iş adamı olmak için uygundur.
It's not a convenient time to speak about that, is it?
- Onun hakkında konuşmak için uygun bir zaman değil, değil mi?
Our house is conveniently located.
- Evimiz uygun şekilde konumlanmıştır.
It's dangerous to assume that all of the sentences in the Tatoeba Corpus are correct and suitable for language study.
- Tatoeba külliyatındaki tüm cümleleri, dil eğitimi için doğru ve uygun saymak tehlikelidir.
It is difficult to find a porter who is available in this railroad station.
- Bu demiryolu istasyonunda uygun bir hamal bulmak zordur.
I'd like to put my valuables in a safe deposit box, if any are available.
- Uygun olan bir çelik kasaya değerli eşyalarımı koymak istiyorum.
That's hardly likely.
- Bu neredeyse hiç uygun değil.
This is the most favourable period for travelling in Russia.
- Bu, Rusya'da seyahat etmek için en uygun dönemdir.
I'm not stupid enough to climb a mountain in the winter without first making adequate preparations.
- Kışın, önceden uygun hazırlık yapmadan bir dağa tırmanacak kadar aptal değilim.
Sadly, Noah's ark was not an adequate environment for dragons, dinosaurs and unicorns.
- Ne yazık ki, Nuh'un gemisi ejderhalar, dinozorlar ve tek boynuzlular için uygun bir ortam değildi.
Tom isn't due here till 2:30.
- Tom 2.30'a kadar burada uygun değil.
Turkish is a very regular and logical language.
- Türkçe çok kurallı ve mantığa uygun bir dil.
This may be relevant.
- Bu, amaca uygun olabilir.
Is your religion relevant on Mars?
- Senin dinin Mars'a uygun mu?
Precautions may be advisable.
- Önlemler uygun olabilir.
Get yourself a decent suit.
- Kendinize uygun bir takım elbise alın.
Mary, are you decent?
- Mary, kıyafetin uygun mu?
Do you think this is pertinent?
- Bunun uygun olduğunu düşünüyor musun?
He asked a few pertinent questions.
- O birkaç tane uygun soru sordu.
You can reduce your home's heating and cooling costs through proper insulation and air sealing techniques.
- Evinizin ısıtma ve soğutma maliyetlerini uygun yalıtım ve hava sızdırmazlık teknikleri yoluyla azaltabilirsiniz.
That piece of furniture is not fitting for the living room.
- Bu mobilya parçası oturma odası için uygun değil.
Tom has trouble fitting in.
- Tom'un uygun olma sorunu var.
Tom's story was not very feasible.
- Tom'un hikayesi pek uygun değildi.
Tom is fitted to become a businessman.
- Tom bir iş adamı olmak için uygundur.
In Japan, it is proper to bow when you meet someone.
- Japonya'da biriyle karşılaştığında başla selamlamak uygundur.
Can you find suitable time for our meeting?
- Toplantımız için uygun zaman bulabilir misin?
You have come at an opportune time.
- Uygun bir zamanda geldiniz.
Are you agreeable to our plan?
- Bizim planımız için uygun musun?
They agreed to elect him as president.
- Onu başkan olarak seçmeyi uygun buldular.
He is the right man for the job.
- O, iş için uygun adamdır.
Is this jacket right for me?
- Bu ceket bana uygun mudur?
I'm a vegetarian, so I'd rather not have meat, if that's okay.
- Ben bir vejetaryenim, eğer uygunsa et yemeği tercih etmem.
Is this water okay to drink?
- Bu su, içmek için uygun mu?
No one gave him a good chance.
- Kimse ona uygun bir fırsat tanımadı.
I would like to be there in good time.
- Uygun bir zamanda orada olmak isterim.
The young man is quite suited for the position.
- Genç adam, konumu için oldukça uygun.
Earth is perfectly suited for life.
- Dünya yaşam için son derece uygundur.
His old-fashioned ideas are not suited to the world.
- Onun eski moda fikirleri dünyaya uygun değil.
The sweetness of Interlingua was more suited to my poetic vision.
- Interlingua'nın tatlılığı benim şiirsel vizyonum için daha uygundur.
Are you agreeable to our plan?
- Bizim planımız için uygun musun?
Mary is always well-groomed and fashionably dressed.
- Mary her zaman bakımlı ve modaya uygun olarak giyimlidir.
I need to configure this server with an appropriate firewall system.
- Uygun bir güvenlik duvarı sistemiyle bu sunucuyu yapılandırmam gerekiyor.
Tom thought what Mary was wearing wasn't appropriate for a formal party.
- Tom Mary'nin giydiğinin resmî bir parti için uygun olmadığını düşünüyordu.
You must cut down on extra expenses in order to live within your means.
- Gelirine uygun bir şekilde yaşamak için ekstra giderleri kısmalısın.
Congratulations are definitely in order.
- Tebrikler kesinlikle usulüne uygun.
His speech was not very becoming to the occasion.
- Onun konuşması duruma çok uygun değildi.
Anyway, it's not applicable to you
- Her neyse, o size uygun değil.