Tom is the proper boy for the job.
- Tom iş için uygun çocuktur.
The iPad would be a perfect solution for me if it could properly display web pages with Flash content.
- IPad Flash içeriği ile web sayfalarını uygun şekilde görüntüleyebilseydi, benim için mükemmel bir çözüm olurdu.
This room is not suitable for sleeping.
- Bu oda uyumak için uygun değil.
This book is suitable for general readers.
- Bu kitap, genel okuyucular için uygundur.
The weather seemed favorable for the test flight.
- Hava test uçuşu için uygun görünüyordu.
The prognosis does not look favorable.
- Prognoz uygun görünmüyor.
No one doubts her fitness for the post.
- Onun görev için uygunluğundan hiç kimsenin kuşkusu yok.
Tom is fitted to become a businessman.
- Tom bir iş adamı olmak için uygundur.
If it's convenient, please come here tonight.
- Eğer uygunsa, lütfen bu gece buraya gel.
This place isn't convenient for public transportation.
- Bu yer, toplu taşıma araçları için uygun değildir.
Will the room be available for the meetings?
- Toplantılar için oda uygun olacak mı?
I'd like to put my valuables in a safe deposit box, if any are available.
- Uygun olan bir çelik kasaya değerli eşyalarımı koymak istiyorum.
That's hardly likely.
- Bu neredeyse hiç uygun değil.
I'm not stupid enough to climb a mountain in the winter without first making adequate preparations.
- Kışın, önceden uygun hazırlık yapmadan bir dağa tırmanacak kadar aptal değilim.
Sadly, Noah's ark was not an adequate environment for dragons, dinosaurs and unicorns.
- Ne yazık ki, Nuh'un gemisi ejderhalar, dinozorlar ve tek boynuzlular için uygun bir ortam değildi.
Tom isn't due here till 2:30.
- Tom 2.30'a kadar burada uygun değil.
Your question is not relevant to the subject.
- Sorun konuya uygun değil.
This is no longer relevant.
- Bu artık uygun değil.
Precautions may be advisable.
- Önlemler uygun olabilir.
Tom's story was not very feasible.
- Tom'un hikayesi pek uygun değildi.
Tom is fitted to become a businessman.
- Tom bir iş adamı olmak için uygundur.
You had better go there in decent clothes.
- Oraya uygun elbiselerle gitsen iyi olur.
Get yourself a decent suit.
- Kendinize uygun bir takım elbise alın.
It's dangerous to assume that all of the sentences in the Tatoeba Corpus are correct and suitable for language study.
- Tatoeba külliyatındaki tüm cümleleri, dil eğitimi için doğru ve uygun saymak tehlikelidir.
We could meet downtown. Would that be convenient for you?
- Şehir merkezinde buluşabiliriz. Bu sizin için uygun olur mu?
Tom is looking for a suitable place to hold the meeting.
- Tom toplantıyı düzenlemek için uygun bir yer arıyor.
You have come at an opportune time.
- Uygun bir zamanda geldiniz.
Are you agreeable to our plan?
- Bizim planımız için uygun musun?
They agreed to elect him as president.
- Onu başkan olarak seçmeyi uygun buldular.
The house looked good; moreover, the price was right.
- Ev iyi görünüyordu, üstelik fiyat en uygundu.
Is this jacket right for me?
- Bu ceket bana uygun mudur?
I'm a vegetarian, so I'd rather not have meat, if that's okay.
- Ben bir vejetaryenim, eğer uygunsa et yemeği tercih etmem.
Is this water okay to drink?
- Bu su, içmek için uygun mu?
Tom has trouble fitting in.
- Tom'un uygun olma sorunu var.
That piece of furniture is not fitting for the living room.
- Bu mobilya parçası oturma odası için uygun değil.
The house looked good; moreover, the price was right.
- Ev iyi görünüyordu, üstelik fiyat en uygundu.
No one gave him a good chance.
- Kimse ona uygun bir fırsat tanımadı.
The young man is quite suited for the position.
- Genç adam, konumu için oldukça uygun.
He is suited for police work.
- O, polislik için uygundur.
An American Indian is more properly called a Native American.
- Bir Amerikalı Kızılderili daha uygun bir şekilde Yerli Amerikalı olarak bilinir.
Tom wanted to do his job properly.
- Tom işini uygun bir şekilde yapmak istedi.
Something improper was going on.
- Uygun olmayan bir şey devam ediyordu.
If your orchid has yellowish leaves, it means that it was placed in inappropriate location.
- Eğer orkidenin sarımsı yaprakları varsa, bu onun uygun olmayan bir yere koyulduğu anlamına gelir.
Tom often says stupid things at inappropriate times.
- Tom çoğunlukla uygun olmayan zamanlarda aptalca şeyler söylüyor.
You pay for convenience.
- Sen uygun zaman için ödüyorsun.
Tom has trouble fitting in.
- Tom'un uygun olma sorunu var.
A nervous person will not be fit for this job.
- Sinirli bir kişi bu iş için uygun olmaz.
Layla was considered an unfit mother.
- Leyla uygun olmayan bir anne olarak kabul edildi.
They buried those who had died in battle according to military tradition.
- Onlar savaşta ölenleri askeri geleneğe uygun olarak gömdüler.
You will be paid according as you work.
- Sana çalışmana uygun olarak ödeme yapılacak.
We haven't been properly trained.
- Uygun bir biçimde eğitilmedik.
He interpreted my silence as consent.
- O, sessizliğimi uygun bulma olarak yorumladı.
I am not equal to it.
- Ben ona uygun değilim.
Tom was dressed appropriately.
- Tom uygun olarak giyindi.
Tom reacted appropriately.
- Tom uygun olarak tepki gösterdi.
He doesn't have the ability to do the work properly.
- Onun işi uygun olarak yapma yeteneği yoktur.
I think it's time for me to show you how to do that properly.
- Sanırım onu uygun olarak nasıl yapacağını sana göstermemin zamanıdır.
I will tell it to him at the proper time.
- Ben uygun zamanda bunu ona anlatacağım.
Please go at the most convenient time for you.
- Lütfen senin için en uygun zamanda git.
The iPad would be a perfect solution for me if it could properly display web pages with Flash content.
- IPad Flash içeriği ile web sayfalarını uygun şekilde görüntüleyebilseydi, benim için mükemmel bir çözüm olurdu.
Mrs. Brown warned Beth that if she didn't eat properly she would be permanently overweight.
- Bayan Brown, o uygun şekilde yemek yemezse, kalıcı kilolu olacağı konusunda Beth'i uyardı.