I blushed with shame.
- Ben utançla kızardım.
Stop looking at me like that, you'll make me blush.
- Bana öyle bakmayı kes, beni utandıracaksın.
I'm ashamed to say that it's true.
- Onun gerçek olduğunu söylemeye utandım.
He was ashamed of the grades he got.
- Aldığı notlardan utandı.