Come on, Tom, you're making me blush.
- Hadi, Tom, beni utandırıyorsun.
The man blushed like a boy.
- Adam bir çocuk gibi utandı.
I'm ashamed to say that it's true.
- Onun gerçek olduğunu söylemeye utandım.
He is not ashamed of being poor.
- O, fakir olmaktan utanmıyor.