Dan didn't even feel ashamed.
- Dan kendini utanmış bile hissetmiyor.
He was ashamed of his ignorance.
- O cehaletinden utanmıştı.
Tom seems embarrassed.
- Tom utanmış görünüyor.
Tom seems a little embarrassed.
- Tom biraz utanmış görünüyor.
With joy and shame, she blushed to her ears.
- Sevinç ve utanç ile o, kulaklarına kadar kızardı.
Come on, Tom, you're making me blush.
- Hadi, Tom, beni utandırıyorsun.
He was ashamed of the grades he got.
- Aldığı notlardan utandı.
I'm not ashamed of my father's being poor.
- Babamın fakir olmasından utanmıyorum.