utanmış

listen to the pronunciation of utanmış
Турецкий язык - Английский Язык
ashamed

Tom never acted like he was ashamed of me. - Tom asla benden utanmış gibi davranmadı.

He was ashamed of his ignorance. - O cehaletinden utanmıştı.

abashed
shamefaced
embarrassed

Tom seemed embarrassed. - Tom utanmış görünüyordu.

Tom was embarrassed when he took his shirt off in front of Mary for the first time, because he had his ex's name tatooed on his chest. - Tom ilk kez Mary'nin önünde gömleğini çıkardığında utanmıştı, çünkü göğsüne onun eski arkadaşının adını dövme yaptırmıştı.

shamed
utan
shame on you
utan
{f} abashed
utan
{f} blush

Stop looking at me like that, you'll make me blush. - Bana öyle bakmayı kes, beni utandıracaksın.

Come on, Tom, you're making me blush. - Hadi, Tom, beni utandırıyorsun.

utan
{f} blushing
utan
{f} ashamed

He was ashamed of the grades he got. - Aldığı notlardan utandı.

He is not ashamed of being poor. - O, fakir olmaktan utanmıyor.

Шведский Язык - Турецкий язык

Определение utanmış в Шведский Язык Турецкий язык словарь

Utan
olada
Utan
ezeli
Utan
olmasaydı
utan
onsuz
utan
yapılmadan
utan
olmadan
utan
sensiz
utan
gerek kalmadan
utan
kullanmadan
utan
olmaksızın
utan
bırakmadan
utan
yoklu
utanmış
Избранное