Bu yol sizi oraya götürür.
- This road leads you there.
Yumi oraya kendi gitti.
- Yumi went there by herself.
O, kahvaltısını sık sık orada yer.
- He often eats breakfast there.
Yıllar önce orada bir kale vardı.
- There was a castle here many years ago.
Şurada gazete okuyan adam benim dayım.
- The man reading a paper over there is my uncle.
Parkta kuşlar burada şurada ötüyorlar.
- Birds are singing here and there in the park.
O yerde birçok insan kalıntısı vardı.
- There were a lot of human remains in that place.
Duvarda bir saat var.
- There is a clock on the wall.
Teoride, teori ve pratik arasında hiçbir fark yoktur. Fakat pratikte, var.
- In theory, there is no difference between theory and practice. But, in practice, there is.
Üzgünüm ama o konuda yapabileceğim hiçbir şey yok.
- I'm sorry, but there's nothing I can do about it.
O konuda hiçbir sorun yoktu.
- There was no question about that.
Biz oradaki masada oturabilir miyiz?
- Can we sit at the table over there?
Oradaki o ev Tom'un yaşadığı yerdir.
- That house over there is where Tom lives.
İşte hocamız geliyor.
- There comes our teacher.
İşten sonra bir parti var.
- There's a party after work.
Hemen sahilin oralarda beğeneceğini düşündüğüm gerçekten iyi bir lokanta var.
- There is a really good restaurant just off the beach that I think you'd enjoy.
Oralarda bir yerde bir zımba göremiyor musun?
- Can't you see a stapler somewhere around there?
Oh, buyur bakalım. Gördün mü? Tam olacağını söylediğim gibi oldu. Şimdi git ambulans çağır.
- Oh, there you go. See? It happened exactly like I said it would. Now go call the ambulance.
Orada ne olduğunu gördün mü?
- Did you see what happened out there?
Lütfen bugün orayı ziyaret et.
- Please visit there today.
En az elli bin kişi orayı ziyaret etti.
- No fewer than fifty thousand people visited there.
There are beginning to be complications.