used to indicate simultaneous happening, or immediate succession or consequence

listen to the pronunciation of used to indicate simultaneous happening, or immediate succession or consequence
Английский Язык - Турецкий язык

Определение used to indicate simultaneous happening, or immediate succession or consequence в Английский Язык Турецкий язык словарь

with
{e} ile

Batman, Robin ile arkadaştır. - Batman is friends with Robin.

Bir mektubu kurşun kalem ile yazmamalısın. - You must not write a letter with a pencil.

with
yanında

Yanında bozuk para var mı? - Do you have small change with you?

Yanında sadece 100 yeni vardı. - He had only one hundred yen with him.

with
yanına

Tom neredeyse yanına bir şemsiye almayı unutuyordu. - Tom almost forgot to take an umbrella with him.

Gözleri kapalı olarak onun yanına oturdu. - She sat next him with her eyes closed.

with
-in lehinde
with
canlı

Ben özellikle bu canlı portreden memnunum. - I am pleased with this vivid portrait in particular.

Benimle Lady Gaga'nın bir canlı konserini seyretmeye gitmek isteyen biri varmı? - Is there anybody who would like to go see a live concert of Lady Gaga with me?

with
uyanık
with
ile beraber

Emily ile beraber gitmek istiyorum. - I want to go together with Emily.

Boston'a Mary ile beraber giden kişi Tom'dur. - Tom is the one who went to Boston with Mary.

with
-i olan
with
-e karşın
with
-den yana
with
-e karşı
with
-e rağmen
with
sayesinde

Yardımın sayesinde başarabildim. - With your help, I could succeed.

Yeteneğin sayesinde çok para kazanabilmelisin. - With your talent, you should be able to make a lot of money.

with
nedeniyle

Tom grip nedeniyle hastalandı. - Tom came down with the flu.

Biz kaza nedeniyle nadir bir durumla karşılaştık. - We were faced with an unusual situation because of the accident.

with
geri

Bence herkes biraz pişmanlık ile kendi çocukluğuna geri bakar. - I think everyone looks back on their childhood with some regret.

O bir hafta içinde geri dönecek. - She will be back within a week.

with
ile beraber/birlikte, ile: She's living with her aunt. Teyzesiyle beraber oturuyor. Will you come with us? Bizimle gelir misin? Wisdom
with
-li
with
(İnşaat) ile, birlikte
with
edat
Английский Язык - Английский Язык
with

With her they flourish'd, and with her they die.

used to indicate simultaneous happening, or immediate succession or consequence

    Расстановка переносов

    used to in·di·cate sim·ul·ta·ne·ous happening, or im·me·di·ate suc·ces·sion or con·se·quence

    Произношение

Избранное