Haydi Arianna, hızlan, yoksa asla oraya ulaşamayacağız!
- Come on, Arianna, speed up or we'll never get there!
Bu yol sizi oraya götürür.
- This road leads you there.
Onlar orada garip bir hayvan gördü.
- They saw a strange animal there.
Yıllar önce orada bir kale vardı.
- There was a castle here many years ago.
Şurada duran adam kim?
- Who's that man standing over there?
Şurada kitap okuyan adam benim babam.
- The man reading a book over there is my father.
O yerde birçok insan kalıntısı vardı.
- There were a lot of human remains in that place.
Teoride, teori ve pratik arasında hiçbir fark yoktur. Fakat pratikte, var.
- In theory, there is no difference between theory and practice. But, in practice, there is.
İnternette Tatar dilinde çok az site vardır.
- There are few sites in the Tatar language on the Internet.
O konuda Tom'un yapabileceği hiçbir şey yok.
- There's nothing that Tom can do about that.
O konuda hiçbir şüphe yok.
- There's no doubt about it.
Oradaki o ev Tom'un yaşadığı yerdir.
- That house over there is where Tom lives.
O, oradaki kuleyi işaret etti.
- He pointed to the tower over there.
İşte hocamız geliyor.
- There comes our teacher.
Her işte bir ölçüde stres vardır.
- There's a degree of stress in every job.
Oralarda bir yerde bir çay molası verelim.
- Let's have a tea break somewhere around there.
Hemen sahilin oralarda beğeneceğini düşündüğüm gerçekten iyi bir lokanta var.
- There is a really good restaurant just off the beach that I think you'd enjoy.
Bunu bana yanıtla. Onu orada gördün mü?
- Answer me this. Did you see her there?
Orada ne olduğunu gördün mü?
- Did you see what happened out there?
En az elli bin kişi orayı ziyaret etti.
- No fewer than fifty thousand people visited there.
Orayı seveceğini düşünüyorum.
- I think you'd like it there.
There! That knot should hold.