O sadece her günkü bir şeydir.
- It's just an everyday thing.
Bu bilgi çağıdır, ve bilgisayarlar günlük hayatımızda gittikçe önemli rol oynuyorlar.
- This is the age of information, and computers are playing an increasingly important role in our everyday life.
TV günlük yaşamda önemli bir rol oynar.
- TV plays an important part in everyday life.
Bunu her gün yapmamıza gerek yok.
- We don't need to do that everyday.
O beni her gün cezalandırıyor.
- He punishes me everyday.
Gündelik şeylerde güzelliği görmek için bir sanatçı olmak zorunda değilsiniz.
- You do not have to be an artist in order to see the beauty in everyday things.
Savaşı gündelik gerçeklik yaparak, bu savaşa sebep olan politik görüştür.
- Because it is politics that has caused this war, making the war our everyday reality.