Çocuk hırsızlarının ona yapmasını söyledikleri gibi Tom işaretlenmemiş, kullanılmış paralar halinde bir milyon dolar topladı.
- Tom put together one million dollars in unmarked, used bills as the kidnappers had told him to do.
Kullanılmış bir araba almam çok zor.
- I cannot afford buying a used car.
Spor salonu, tören için kullanıldı.
- The gym is used for the ceremony.
Doğum kontrolü için bir prezervatif kullandın, değil mi?
- You used a condom for birth control, right?
Ben eskiden olduğum gibi değilim.
- I'm not what I used to be.
Balık yemek eskiden olduğu kadar şimdi sağlıklıklı mıdır?
- Is eating fish as healthy now as it used to be?
Linda şimdi çok dans etmiyor fakat eskiden çok dans ettiğini biliyorum.
- Linda does not dance much now, but I know she used to a lot.
Futbol Japonya'da eskisinden daha popüler.
- Soccer is more popular in Japan than it used to be.
Erken kalkmaya alışkınım.
- I'm used to getting up early.
Ne zaman yatmaya alışkınsın?
- What time are you used to going to bed?
Ağ televizyonda kullanılan saygısız dil küçük çocuklu ebeveynlerin kabloluya abone olmayı istememelerine sebep oluyor.
- The profane language used on network television makes many parents with young children not want to subscribe to cable.
O, atmosferdeki karbon dioksit miktarlarının artmasından dolayı Dünyanın ısınmasını tanımlamak için kullanılan bir terimdir.
- It is a term used to describe the warming of the earth due to increasing amounts of carbon dioxide in the atmosphere.
Tom eskiden olduğu kadar sıska değil.
- Tom isn't as skinny as he used to be.
Balık yemek eskiden olduğu kadar şimdi sağlıklıklı mıdır?
- Is eating fish as healthy now as it used to be?
Tom eskiden basketbol antrenörü idi.
- Tom used to be a basketball coach.
Tom bir özel eğitim öğretmeni idi.
- Tom used to be a special education teacher.
Herkesin önünde konuşmalar yapmaya alışık değilim.
- I'm not used to making speeches in public.
Bay Kaifu halka açık konuşmalar yapmaya alışıktır.
- Mr Kaifu is used to making speeches in public.
Bunu çok kullanmadım.
- I haven't used this very much.
Tracy daha önce yemek çubuklarını hiç kullanmamıştı.
- Tracy had never used chopsticks before then.
Sıcak suyun tümünü kullanma.
- Don't use all the hot water.
Bu kitabı okurken sözlük kullanmak zorunda değilsin.
- You don't have to use a dictionary when you read this book.
O sadece Çizmeli Kedi görüntüsünü kullanmak zorunda kaldı. Ben onun sadık uşağıydım.
- She just had to use her Puss-In-Boots look and I was her devoted servant.
Bu kitabı okurken sözlük kullanmak zorunda değilsin.
- You don't have to use a dictionary when you read this book.
Su yasası bir kaynak olarak suya sahip olma, kontrolü ve kullanımı ile ilgili hukuk alanıdır.
- Water law is the field of law dealing with the ownership, control, and use of water as a resource.
Bilişimsel dil bilimi eğitimi yapmak için çeşitli dilleri bilmek gerekli, ancak, insan bilgisayarların kullanımı da bilmelidir.
- In order to study computational linguistics it's necessary to know various languages, however, one also has to be familiar with the use of computers.
Peruk takmaya alışmak biraz zaman alacak.
- It'll take some time to get used to wearing a wig.
Burada yaşamaya alışmak biraz zaman alacak.
- It'll take some time to get used to living here.
Bir üniversite öğrencisi iken öyle yapardın.
- You used to do so when you were a university student.
Büyükbabam kendisi için mobilya yapardı.
- My grandfather used to make furniture for himself.
O araba satıcısı bu kullanılmış Toyota'nın iyi durumda olduğunu söylediğinde bana yanlış bilgi vermiş.
- That car dealer gave me a bum steer when he told me this used Toyota was in good condition.
Twitter'ı kullanırdım, fakat sonra onu sıkıcı biraz buldum, bu yüzden onu kullanmayı durdurdum.
- I used to use Twitter, but then found it a bit boring, so I stopped using it.
Tom, Boston'dan nefret ederdi.
- Tom used to hate Boston.
Mary, Tom'la evlenmeyi hayal ederdi.
- Mary used to dream about marrying Tom.
Shakespeare tarafından kullanılan birçok sözcük, anlam olarak değişti.
- Many words used by Shakespeare have changed in meaning.
Şehirlerde ev sahipleri tarafından kullanılan suyun tahminen %20'si onların çimleri için kullanılır.
- An estimated 20% of the water used by homeowners in cities is used for their grass.
O, eskiden olduğu gibi değil.
- He is not what he used to be.
Eskiden bir gece kuşuydum fakat şimdi bir erken kalkanım.
- I used to be a night owl, but now I'm an early riser.
Askerler tehlikeye alışıktırlar.
- Soldiers are used to danger.
Bu ısıya alışık değilim.
- I'm not used to this heat.
Erken kalkmaya alışkınım.
- I'm used to keeping early hours.
Ne zaman yatmaya alışkınsın?
- What time are you used to going to bed?
Atom enerjisinden faydalanmalıyız.
- We should make use of atomic energy.
Şirketimiz internetten faydalanmaktadır.
- Our company makes use of the Internet.
Renk koordinasyonu ile ilgili Kelly'nin raporunda sunulan bilginin alternatif bir teori oluşturmada faydalı olacağı anlaşilmaktadır.
- The information presented in Kelly's paper on color coordination is seen to be of use in building up an alternative theory.
Ben makinenin faydası olmadığını anladım.
- I found that the machine was of no use.
Uygun şekilde kullanılırsa, belirli zehirler yararlı olacaktır.
- Properly used, certain poisons will prove beneficial.
Bu fırsattan yararlansanız iyi olur.
- You had better make use of this opportunity.
Oluklu kaşıklar geleneksel pelin ayininde belirli bir role sahiptir.Onlar bir adet küp şekeri soğuk suyla bardaklarının içine eritmek için küp şekeri bardağın üstünde tutmak için kullanılır.
- Slotted spoons have a particular role in the traditional absinthe ritual. They are used to hold a sugar cube over a glass as one dissolves it into her drink with cold water.
Peruk takmaya alışmak biraz zaman alacak.
- It'll take some time to get used to wearing a wig.
Evlilik hayatına alışmak uzun zaman alır.
- It takes a lot of time to get used to married life.
Hayır, arabamı kullanamazsın!
- No, you can't use my car!
Hayırsever, servetini muhtaç insanlara yardımcı olmak için kullanmaya çalıştı.
- The philanthropist tried to use her wealth to help people in need.
Paramızı değerlendirmek istiyoruz.
- We want to put our money to good use.
Yalnız yaşamaya alışkın.
- She is used to living alone.
Erken kalkmaya alışkınım.
- I'm used to getting up early.
İnsanların zaman harcamak için bilgisayarları kullanmaları çok kötü.
- It's too bad people use computers to waste time.
Tom kullanılmış bir motorsiklet için 300 dolardan daha fazla harcamak istemiyor.
- Tom doesn't want to spend more than $300 for a used motorcycle.
Yalnızca kulüp üyeleri bu odayı kullanma hakkına sahiptir.
- Only members of the club are entitled to use this room.
Eğer bu modern donanımı kullanırsanız bir sürü iş gücü tasarruf edecektir.
- If you use this modern equipment, it will save a lot of manpower.
Zamandan tasarruf etmek için bir bilgisayar kullandım.
- I used a computer in order to save time.
Burada yaşamaya alışmak biraz zaman alacak.
- It'll take some time to get used to living here.
Yakında iklim değişikliğine alışacaksın.
- You will soon get used to the change of climate.
Dünyada en çok kullanılan işletim sistemi Windows'tur.
- Windows is the most used operating system in the world.
Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir.
- Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users.
Özel kuvvetler özel amaçlar için kullanılır.
- Special forces are used for special purposes.
Bu bilgiyi ticari amaçlı kullanmak yasak.
- It's forbidden to use this information commercially.
Kum torbaları sele karşı korumak için geçici bir duvar inşa etmek için kullanılabilir.
- Sandbags can be used to erect a temporary wall to protect against floods.
Mary'nin cümleleri İngilizce öğrenmek için kullanılabilir.
- Mary's sentences can be used to learn English.
It has been the most widely-used method of nanotube synthesis.
İnsanlar sevilmek, nesneler ise kullanılmak için yaratılmıştı. Dünya kaos içinde, çünkü her şey karşıt.
- People were created to be loved, things were created to be used. The world is in chaos, because everything is opposite.
Bir hidrofon sualtında kullanılmak üzere tasarlanmış bir mikrofondur.
- A hydrophone is a microphone designed to be used underwater.
Şirketimiz internetten faydalanmaktadır.
- Our company makes use of the Internet.
You used me!.
He bought a used car.
Nobody's ever taught you how to live out on the street and now you're gonna have to get used to it.
The ground was littered with used syringes left behind by drug abusers.
He used to live here, but moved away last year.
He was shivering a little, for he had always been used to sleeping in a proper bed, and by this time his coat had worn so thin and threadbare from hugging that it was no longer any protection to him.
I used to know a guy from the UK who pronounced mother without the r.
That used up old man is no good in a fight.
The invisible hand is an oft-used metaphor for the free market.
Somebody loan me a dime, I need to call my old time used to be.
We should use up most of the fuel.
This tool has many uses.
We can use this mathematical formula to solve the problem.
... Limestone that will be used to build the Great Pyramids. ...
... I used to be an architect, so.... ...