Tom gürültülü bir şekilde güldü.
- Tom laughed uproariously.
Öğretmen, gürültücü olduğu için sınıfını azarladı.
- The teacher scolded her class for being noisy.
Onunla karşılaştırıldığında çok gürültücüydü.
- Compared with him, she is very noisy.
Çocuklara sessiz olmalarını söyledim, fakat onlar gürültülü olmaya devam ettiler.
- I told the children to be quiet, but they just kept on being noisy.
Tom gürültülü şehirleri sevmiyor.
- Tom dislikes noisy cities.
O şamatacı ama yoksa çok kibar bir çocuk.
- He is noisy, but otherwise a very nice boy.