Hoş olmayan bir haber aldım.
- I got an unpleasant news.
Hastanedeki hoş olmayan deneyimlerini telafi etmek için Tom içmesi gerekenden biraz daha fazla içti.
- To compensate for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than was good for him.
O bu tür görüşü nahoş bulur.
- He finds this kind of opinion unpleasant.
Ne tatsız bir sürpriz!
- What an unpleasant surprise!
O iki saat tatsız bir hikaye hakkında konuştu.
- He spoke about the unpleasant story for two hours.
Kız kardeşinle çok antipatik olma, Tom.
- Don't be so unpleasant with your sister, Tom.