Leyla'nın soyduğu evli erkekler, utanç yüzünden onu bildirmekte gönülsüzdüler.
- The married men that Layla robbed were reluctant to report her because of the embarrassment.
Ona yardım etmek için gönülsüzüm.
- I am reluctant to help him.
Tom tek başına gitmeye isteksizdi.
- Tom was reluctant to go by himself.
Yönetim kurulu üyeleri çok riskli bir girişimi üstlenmeye isteksiz.
- The directors were reluctant to undertake so risky a venture.