Yarın on saat çalışmak zorunda kalacağım.
- I'll have to study ten hours tomorrow.
Lütfen yarım saat bekle.
- Please wait half an hour.
Ben okula gitmeden önce bir saatlik koşuya vakit ayırdım.
- I put in an hour of jogging before I go to school.
George, son zamanlarda üç saatlik mücadeleden sonra yakaladığı 30 paundluk bir levreği tanımlıyordu.
- George was describing a 30 pound bass he'd caught recently after fighting it for three hours.
Yarın her zamankinden bir saat daha erken ofise gelmen mümkün mü?
- Is it possible for you to come to the office an hour earlier than usual tomorrow?