Tom, Mary'nin trajik romanını isteksiz olarak yayınladı.
- Tom reluctantly published Mary's tragic novel.
Onu görmeye isteksiz olarak gitti.
- He reluctantly went to see her.
Tom Mary'i isteksizce evine kabul etti.
- Tom reluctantly let Mary into his house.
O isteksizce önerimi kabul etti.
- He reluctantly agreed to my proposal.
Tom Mary'nin yapmasını istediği şeyi isteksizce yaptı.
- Tom grudgingly did what Mary asked him to do.
Tom Mary'nin istediğini isteksizce yaptı.
- Tom grudgingly did what Mary asked.