Maalesef, söylenti gerçektir.
- Unfortunately, that rumor is true.
Tom Mary'nin partisine katılmayı isterdi. Maalesef, yapmak zorunda olduğu başka şeyler vardı.
- Tom would have liked to attend Mary's party. Unfortunately, he had other things he had to do.
Ne yazık ki yanında sadece beş dolar vardı.
- Unfortunately she only had five dollars with her.
Ne yazık ki, onu yanınızda getiremezsiniz.
- Unfortunately, you cannot bring him along.
Pasaportunu kaybetmesi talihsizlikti.
- It was unfortunate that he lost his passport.
Tom talihsiz bir kaza ile karşılaştı.
- Tom met with an unfortunate accident.
Tom talihsiz bir kaza ile karşılaştı.
- Tom met with an unfortunate accident.
Ben o talihsiz olaydan sonra burada tekrar bulunmadım.
- I haven't been back here since that unfortunate incident.
Ben bunu şanssız buluyorum.
- I do find that unfortunate.
O başarısız olsaydı şanssız olurdu.
- It would be unfortunate if he were to fail.
Maalesef kötü haberlerim var.
- Unfortunately, I have bad news.
Ne yazık ki, Brian kötü hava ile karşılaştı.
- Unfortunately, Brian met with bad weather.
Hayır, ne yazık ki; aksine.
- No, unfortunately; on the contrary.
Maalesef bugün yağmur yağıyor.
- Unfortunately, it's raining today.
Tom Mary'nin partisine katılmayı isterdi. Maalesef, yapmak zorunda olduğu başka şeyler vardı.
- Tom would have liked to attend Mary's party. Unfortunately, he had other things he had to do.
Ne yazık ki sınava çalışmak için zamanım yoktu, bu yüzden başarısız oldum.
- Unfortunately, I didn't have time to study for the exam, so I failed it.
O başarısız olsaydı şanssız olurdu.
- It would be unfortunate if he were to fail.
... and political integration with the Iranian government. Unfortunately, to date, the Iranian ...
... Unfortunately, I'm the kind of friend that's like stick a ...