Yani, Çin ulusuna karşı daha anlayışlıyım.
- That's to say, I have a better understanding of the Chinese nation.
Sen çok anlayışlıydın.
- You've been so understanding.
Yani, Çin ulusuna karşı daha anlayışlıyım.
- That's to say, I have a better understanding of the Chinese nation.
Bu kitap benim anlayışımın üzerindedir.
- This book is above my understanding.
Soyut modern sanatı anlamada güçlük çekiyorum, özellikle Mondrian.
- I have difficulty understanding abstract modern art, especially Mondrian.
Tom Mary'yi Fransızca anlamakta zorlanmadığını söylüyor.
- Tom says that he has no trouble understanding Mary's French.
Cevaplar, anlama yetisinin farklı derecelerini gösterir.
- Answers display different degrees of understanding.
Sanırım mutabakata varabileceğiz.
- I think we'll be able to come to an understanding soon.
Dostluk karşılıklı anlayışla oluşur.
- Friendship consists of mutual understanding.
Karşılıklı anlayış, barışı sağlar.
- Mutual understanding makes for peace.
Seni anlamak gerçekten çok zor.
- Understanding you is really very hard.
Soyut modern sanatı anlamada güçlük çekiyorum, özellikle Mondrian.
- I have difficulty understanding abstract modern art, especially Mondrian.
Tom ve Mary anlaşmaya vardı.
- Tom and Mary came to an understanding.
Onlar bir anlaşmaya vardı.
- They came to an understanding.
According to my understanding, the situation is quite perilous. I wonder if you see it this way, too.
I thought we had an understanding - you do the dishes, and I throw the trash.
He showed much understanding when he found out of my troublesome familial history.
Comprehension is fundamental.
- Understanding is essential.