Çoktan seçmeli testler sıradışı değildir.
- Multiple-choice tests are not uncommon.
Dünyada şişmanlığın nadir olduğu tek bölge Afrika'da Sahra çölünün güney kısmıdır.
- The only remaining region in the world where obesity is uncommon is sub-Saharan Africa.
Tom onun çok nadir olduğunu söyledi.
- Tom said that's very uncommon.
O seyrek olarak kiliseye gider.
- He rarely goes to church.
Bu yapılar nadiren, kırk yılda bir, konuşma İngilizcesinde olurlar.
- These structures would rarely, if ever, occur in spoken English.
Benim için bu nadir kitabı bulabilir misin?
- Can you obtain this rare book for me?
O seyrek olarak kiliseye gider.
- He rarely goes to church.
Bald eagles are an uncommon sighting in this state.
The diamond was of uncommon size.
A common remedy is uncommonly difficult to find.