Aşkta ve savaşta her şey adildir.
- All's fair in love and war.
Bay Hasimoto bize karşı adil.
- Mr. Hashimoto is fair to us.
Bunu için makul bir fiyat ödedik.
- We paid a fair price for it.
Adil ve makul olmadığından dolayı önerinizi kabul edemem.
- I can't agree to your proposal on the ground that it is not fair and reasonable.
Tom oldukça iyi dans edebilir, değil mi?
- Tom can dance fairly well, can't he?
Tom oldukça iyi bir golfçüdür.
- Tom is a fairly decent golfer.
Dün gece ipek ve ince kumaş hakkında ya da eşitlik ve adil yargılama hakkında bir rüya gördüm.
- I dreamt a dream last night, about silk and fine cloth or about equality and fair trial.
O bütün ülkenin en güzeliydi.
- She was the fairest in the whole land.
Yarın Tokyo'da hava güzel olacak mı?
- Will it be fair in Tokyo tomorrow?
Tom'un çok açık bir teni var ve güneşte kolayca yanar.
- Tom has a very fair complexion and burns easily in the sun.
Ben Çince'yi oldukça iyi okuyabilirim ama çok iyi yazamam.
- I can read Chinese fairly well, but I can't write it very well.
one's fair name.