Bu görevi tamamlamak benim için olanaksız.
- This task is impossible for me to accomplish.
Amerikalılar için seni seviyorum demek çok kolay ama Çince'de bunu yapmak olanaksızdır.
- It's so easy for Americans to say I love you and it's impossible to do this in Chinese.
Allen'e çözülmesi imkânsız bir problem verilmişti.
- Allen was given a problem that was impossible to solve.
Onun sorularını anlamak imkânsızdı.
- It was impossible to understand his questions.