Bu görevi tamamlamak benim için olanaksız.
- This task is impossible for me to accomplish.
Gelecekte ne olacağını bilmek olanaksızdır.
- It is impossible to know what will happen in the future.
Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
- Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
Onun sorularını anlamak imkânsızdı.
- It was impossible to understand his questions.