You should not give up hope.
- Umudunu kaybetmemelisin.
You can't give up hope.
- Umudunu kaybedemezsin.
Your students have given us new hope.
- Öğrencileriniz bize yeni umut verdi.
The news dashed our hopes.
- Haber umutlarımızı yıktı.
I had great expectations for Tom.
- Tom için büyük umutlarım vardı.
We remain hopeful that Tom will recover.
- Tom'un iyileşeceğine dair hâlâ umutluyuz.
I feel hopeful about the future.
- Gelecekle ilgili umutlu hissediyorum.
She had to give up her dream.
- Hayalinden umudunu kesmek zorundaydı.
The prospects aren't very bright.
- Umutlar çok parlak değil.
Our prospects for victory are excellent at the moment.
- Zafer umutlarımız şu anda mükemmel.
I guess it was too much to hope for.
- Sanırım bu umut etmek için çok fazlaydı.
To hope is better than to despair.
- Umutlanmak umutsuzluktan iyidir.