ulaşılmazlık

listen to the pronunciation of ulaşılmazlık
Турецкий язык - Английский Язык
inaccessibility
The quality or state of being inaccessible; inaccessibleness
the quality of not being unavailable when needed
{i} unattainability, unavailability, unapproachability
ulaş
{f} reach

Their losses reached one million yen. - Zararları bir milyon yene ulaştı.

We will reach London before dark. - Hava kararmadan önce Londra'ya ulaşacağız.

ulaş
got through

What you said really got through to Tom. - Söylediğin gerçekten Tom'a ulaştı.

ulaş
{f} arriving

The storm prevented us from arriving on time. - Fırtına zamanında ulaşmamızı engelledi.

The storm prevented her from arriving on time. - Fırtına onun zamanında ulaşmasını engelledi.

ulaş
attain

Finally, he attained his goal. - Sonunda, hedefine ulaştı.

They attained their goal. - Onlar hedeflerine ulaştılar.

ulaş
get through

I tried to reach you on the phone, but I was unable to get through. - Telefonda sana ulaşmaya çalıştım,ancak bu mümkün olmadı.

I tried to reach you on the phone, but I was unable to get through - Ben sana telefonla ulaşmaya çalıştım ama başaramadım.

ulaş
{f} reaching

I know what you are planning to do and I'll do everything I can in order to prevent you reaching your goal. - Ne yapmayı planladığını biliyorum ve amacına ulaşmanı engellemek elimden gelen her şeyi yapacağım.

We have had difficulty reaching you by phone. - Sana telefonla ulaşmakta zorluk çektik.

ulaş
{f} total

Our team achieved five medals in total. - Ekibimiz toplamda beş madalyaya ulaştı.

The total amounted to 100 dollars. - Toplam 100 dolara ulaştı.

ulaş
gotten through
ulaş
got at
ulaş
arrive

You should arrive at school before nine. - Okula saat dokuzdan önce ulaşmalısın.

We arrived at Viracopos at one o'clock in the morning. - Viracopos'a sabah saat birde ulaştık.

ulaş
{f} totaled
ulaş
get at

He wasn't tall enough to get at the ceiling. - O, tavana ulaşmak için yeterince uzun değildi.

He is too short to get at the book on the shelf. - Raftaki kitaba ulaşamayacak kadar çok kısa.

ulaş
run into
ulaş
arrive in

When did you arrive in Boston? - Boston'a ne zaman ulaştın?

No ship could arrive in Cuba. - Hiçbir gemi Küba'ya ulaşamadı.

ulaşılmazlık
Избранное