They can make the same product much more cheaply.
- Onlar aynı ürünü çok daha ucuza yapabilir.
They buy these goods cheaply overseas and then mark them up to resell at home.
- Bu malları yurt dışından ucuza alıyorlar ve daha sonra yurtta satmak için zam yapıyorlar.
We get nothing so cheaply as we want.
- Hiçbir şeyi istediğimiz kadar ucuza almayız.
I think I can find it cheaper at another store.
- Sanırım başka bir mağazada onu daha ucuza bulabilirim.
It's easy to make and it's cheap.
- Yapması kolaydır ve ucuzdur.
Goods at the food and clothing stalls were very cheap.
- Gıda ve giyim tezgahlarındaki ürünler çok ucuz.
Beer is taxed according to its malt content, so low-malt beer is cheaper.
- Bira malt içeriğine göre vergilendirilir, bu yüzden düşük maltlı bira daha ucuzdur.
I'd like the most inexpensive room you have for four nights.
- Dört gece için sahip olduğunuz en ucuz odayı istiyorum.
Tom and Mary furnished their house with inexpensive furniture.
- Tom ve Mary ucuz mobilya ile evlerini döşediler.
It's always cheaper in the end to buy the best.
- Sonunda en iyisini satın almak her zaman daha ucuzdur.
Which is cheaper, this or that?
- Hangisi daha ucuz, bu mu yoksa o mu?
There's a fine line between being frugal and being cheap.
- Tutumlu olmakla ucuz olmak arasında ince bir çizgi vardır.
It's easy to make and it's cheap.
- Yapması kolaydır ve ucuzdur.
I bought this bicycle dirt-cheap.
- Bu bisikleti çok ucuza aldım.
I found out where to buy fruit cheaply.
- Ucuz olarak nerede meyve alacağımı öğrendim.
They buy these goods cheaply overseas and then mark them up to resell at home.
- Bu malları yurt dışından ucuza alıyorlar ve daha sonra yurtta satmak için zam yapıyorlar.