President Jefferson did not want the trade ban to last long.
- Başkan Jefferson uzun sürecek ticaret yasağı istemiyordu.
Tom knows all the tricks of the trade.
- Tom ticaretin bütün hilelerini bilir.
Commerce led to the development of cities.
- Ticaret şehirlerin gelişmesine neden oldu.
We must promote commerce with neighboring countries.
- Komşu ülkelerle ticareti desteklemeliyiz.
Many small business owners belong to a chamber of commerce.
- Birçok küçük işletme sahipleri bir ticaret odasına aittir.
Slavery was a lucrative business.
- Köle ticareti kazançlı bir işti.
I'm in Boston on business.
- Ticaret amacıyla Boston'dayım.
Did you know Tom was dealing drugs?
- Tom'un uyuşturucu ticareti yaptığını biliyor muydun?
The soul of commerce is upright dealing.
- Ticaretin ruhu dürüst iş yapmaktır.
He deals in furniture.
- O, mobilya ticareti yapar.
A butcher deals in meat.
- Bir kasap et ticareti yapar.
He is engaged in foreign trade.
- O dış ticaretle ilgileniyor.
He has been engaged in foreign trade for twenty years.
- O yirmi yıldır dış ticaretle uğraşıyor.