İki düzine kalem satın aldım.
- I bought two dozen pencils.
Sam Tom'dan iki yaş küçük.
- Sam is two years younger than Tom.
Tom ikili bir hayat sürdü. Birbirleriyle ilgili hiçbir şey bilmeyen iki ailenin babasıydı.
- Tom led a double life. He was the father of two families who knew nothing about each other.
Linda'nın kocası ona karşı ikili oynuyordu.
- Linda's husband was two-timing her.