You're not a prisoner here.
- Sen burada tutsak değilsin.
Consider yourselves my prisoners.
- Kendinizi benim tutsaklarım olarak düşünün.
The fate of the hostages depends on the result of the negotiation.
- Tutsakların kaderi görüşmenin sonucuna göre değişir.
Dan finally released his hostage after two days of captivity.
- Dan iki günlük tutsaklıktan sonra nihayet rehinesini serbest bıraktı.
The prisoner is in chains.
- Tutsak zincirle bağlıydı.