Bu ezgiyi daha önce duyduğumu hatırlıyorum.
- I remember hearing this tune before.
O ezgiyi kuyruklu piyanosunda çaldı.
- She played that tune on her grand piano.
En favori melodilerimden birisi radyoda çalıyordu.
- One of my favorite tunes was playing on the radio.
Tom'un bütün istediği Mary'nin ukelede bir çift melodi çalmasıydı.
- All Tom wanted was for Mary to play a couple of tunes on her ukulele.
Sanırım onun bir ayara ihtiyacı var.
- I think it needs a tune-up.
O, klarnetini ayarlattı.
- He had his clarinet tuned.
Ahenksiz şarkı söylesen bile, bize katıl.
- Even if you sing out of tune, join us.
Tom piyanosunu ayarlattı.
- Tom had his piano tuned.
Bir piyanonun nasıl ayarlanacağını biliyor musun?
- Do you know how to tune a piano?
O benim piyano çalmamla uyum içinde dans etti.
- She danced in tune with my piano-playing.
Tom'un evinin içindeki piyano uyumsuz.
- The piano in Tom's house is out of tune.
Bu piyano muhtemelen yıllardır akort edilmemiş.
- This piano has probably not been tuned for years.
Tom sık sık akortsuz şarkı söyler.
- Tom often sings out of tune.
Ahenksiz şarkı söylesen bile, bize katıl.
- Even if you sing out of tune, join us.
Well, you should have found out if she was looney tunes first..
Otherwise, if you let these looney-tunes have the general run of the everyday world, there's no telling what kinds of destruction they may cause if left unchecked.
Your engine needs a good tune.
Your engine is now in tune.