You are looking at me strangely.
- Bana tuhaf tuhaf bakıyorsun.
It is strange that you know nothing about her wedding.
- Onun düğünü hakkında bir şey bilmemen tuhaf.
It is strange that he should be put up at such a cheap hotel.
- Öyle ucuz bir otelde misafir edilmesi tuhaf.
She's been acting odd lately.
- Son günlerde tuhaf davranmaktaydı.
She looks odd in those clothes.
- O, o giysilerin içinde tuhaf görünüyor.
This is one of the most bizarre things I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en tuhaf şeylerden biridir.
Something bizarre happened to me last week.
- Geçen hafta bana tuhaf bir şey oldu.
Tom had a weird dream last night.
- Tom dün gece tuhaf bir rüya gördü.
I know that this is weird.
- Bunun tuhaf olduğunu biliyorum.
You're a peculiar girl, Mary.
- Sen tuhaf bir kızsın, Mary.
There seems to be something peculiar about the boy.
- Çocuk hakkında tuhaf bir şey var gibi görünüyor.
It is funny that the mailman hasn't come yet.
- Postacının henüz gelmemesi tuhaf.
This room smells funny.
- Bu oda tuhaf kokuyor.
If you ask me, she's a little unusual.
- Bana sorarsan, o biraz tuhaf.
You don't have to come up with an unusual topic for your speech.
- Konuşman için tuhaf bir konu ileri sürmek zorunda değilsin.
Jim acted very strangely all day.
- Jim, tüm gün çok tuhaf davrandı.
Tom has been acting strangely lately.
- Tom son günlerde tuhaf şekilde davranıyor.
You are looking at me oddly.
- Bana tuhaf bir şekilde bakıyorsun.
Tom is behaving oddly.
- Tom tuhaf bir şekilde davranıyor.
I'm fed up with Tom's silly antics.
- Tom'un aptalca tuhaflıklarından bıktım.
But there was one curious circumstance.
- Fakat tuhaf bir durum vardı.
Tom sounded a little cranky this afternoon.
- Tom bu öğleden sonra biraz tuhaf görünüyordu.
Tom looked very cranky in the photo.
- Tom fotoğrafa çok tuhaf baktı.
Strange rumors are going around.
- Tuhaf söylentiler dolaşıyor.
Tom is behaving oddly.
- Tom tuhaf bir şekilde davranıyor.
You are looking at me oddly.
- Bana tuhaf bir şekilde bakıyorsun.